Sözlükte “anmak” mânasındaki zikr kökünden türeyen tezkire, Osmanlı diplomatiğinde çeşitli bürolar veya kişiler tarafından kaleme alınan ve konuyu özet halinde açıklayan belgeler için kullanılmış olup pek çok türü vardır. Bunlar arasında, 1830’lu yıllardan başlayarak padişah adına Mâbeyin başkâtibi tarafından yazılan irade tezkireleri hem resmî ve hususi hem de re’sen veya arz tezkiresi hâmişine yazılanlar şeklinde ayrılır. “Tezkire-i ma‘rûza” da denilen arz tezkireleri yine aynı zamanda görülür. Bunlar bir konunun padişaha arzı için sadrazam tarafından Mâbeyin başkâtibine yazılan evraktır. Sadrazamın resmî dairelere ve genellikle nezâretlere gönderdiği tezkirelere “tezkire-i sâmiyye” (sadâret tezkiresi) adı verilir. Bu tezkirelerde de konu arz tezkirelerinde olduğu gibi özetlenmiştir. Nezâretler veya şeyhülislâmlarca yazılan tezkireler “tezkire-i aliyye” adını taşır ve yollayan kurumun özel kâğıdına yazılmıştır. Hemen altında gönderilen müessesenin adı bulunur. Divandan yazılacak emirlerin asıllarının kaleme alınması için ilgili kaleme yazılan tezkirelere “emir (hüküm) tezkiresi” denir (BA, Cevdet-Maliye, nr. 8995)